14 Kasım 2009 Cumartesi

boşladım

blogumu boşladım, çok ayıp ya.
olur mu öyle.
işte bir cumartesi vesilesiyle geldim de yazıyorum napıyım.
sınavlar malum.
haftaya İstanbul'a gidiyorum.
ooooo İstanbul.
bugün bir arkadaşı gördüm yolda, tam böyle çakma rayban lara bakıyordum. ama almıycaktım, güzel taklit yapmışlar diyordum sadece, yemin ederim ya. işte o sırada Can'ı gördüm. Peliiiiiiin dedi. "has**tir, Caaaan!" diyip koşa koşa kaçtım. sonra işte çok kızdı bana Can. gönlünü alcam, bira ısmarlıycam sana çok, sigara ısmarlıycam çok, öğle yemeğini ısmarlıycam çok. (gönlünü babamın kirli paralarıyla alacağım. nihoaha.) kızma Can. canım can.
iki gündür suya sabuna dokunmuyorum. oda arkadaşlarım kuduz musun diyor.
şimdi çıkıp duş alcam.
gerçekten.
gittim bile.

30 Ekim 2009 Cuma

çok acayip şeyler oluyor

neşe nişanlandı. yüzük felan. baya ciddi birşey yani.
sertan aradı uzun uzun konuştuk. o da evlenme konusunda ciddi hala. bu yaza diyor. çok şaşırıyorum. bana son dakika birşey çıkar gibi geliyor. çıkmazsa ciddi ciddi evlencek mi? yuh. inanamam valla.
merve danimarkaya gidiyor.
bütün arkadaşlarımın hayatında ciddi şeyler var yani. bir ben hala aylağım. en son istanbula gittiğimde beyoğlunda bir terasta oturuyorduk her zamanki grupla, herkes sigara içiyordu ben ayrıca bir de sakızdan balon yapıyordum. ama o dilimdeki piercingle balon şişmiyor. çıkardım onu balonu yapıp geri taktım. herkes baktı böyle , bu mu yani dediler. evet bu sevgili kardeşlerim. siz sapır sapır evlenin nişanlanın çocuk yapın felan. ama bence sakızdan balon yapmak önemlidir. sonra ben tükmüğümden de balon yapabiliyorum. bu da önemli. herkes bir anda benden ciddiyet beklemeye başladı ya, üf çok daralıyorum.
bir de gece ondan sonra hala kafede barda oturan kıza, hiç tereddütsüz tamam bu eve götürülür gözüyle bakıldığını farkettim. barda gördüğü her kızın kendisine vermeye geldiğini sanan zihniyete komple kafam girsin. eğlenmeye geliyoruz dibidik.
annemi aradım "napıyorsun kız" dedim. "patavatsız bir düzgün konuş, bir anneyle konuşur gibi konuş artık" dedi. duymamış gibi yapıp aynı hızla muhabbete devam ettim. o da fısır fısır kardeşimi sevgilisiyle konuşurken duyduğunu anlattı. "söyle de adam akıllı biriyle takılsın, demir mi yine , demirse ayrılsın bak" dedi. işbirlikçi yapcak beni aklınca. hiç uğraşamam. banane yaaa.
açım. gidip dışarda hayvanlar gibi yerim. yanıma da şişman oda arkadaşımı alayım ki "yiyip yiyip zayıf kalıyosun yaaa uyuz oluyorum sana" desin. ben de yalnız kalmayım. hoşçakalın.

29 Ekim 2009 Perşembe

oooo mori

ben niye bunu bu kadar geç duyuyorum ya yuh niye hiç dinlememişim diye kafamı duvarlara sürtesim geldi.


aslında bir konu var..
neden konuşamayız?
neden hep suskunsun?
ben güzelim kadınlar berbat!
neden buna gülmezsin?
neden hep mutsuzsun?
sorular sorunca dersin ki,
neden çocuksun neden büyümezsin?
elimde cevabım yok!
olsa neye fayda, yüzün bana dönmez ki..

ağzımda hep tadı var,
üzüm gibi paslı bitince gitmez!
hem yarası hem dikeni var!
batırır beni de yaralar,
acıtır sabahlarımı..

birileri var birileri var
birileri yine sarhoş!
birileri yaz birileri kış
birileri önce!
birileri bize apaçık, birileri pişman!
birileri bize çok acı!
birileri çok acı!
birileri bize çok acı getirdiler!
birileri farkında birileri farketmedi!
birileri sağ birileri sol birileri farketmedi!
o da bunu görmedi!
bu da sana hiç yetmedi...

üçgen gezegenleri meşhur cinayetleri
yine onu vurdular yine ona bam!
yine geri sar, yine sarhoş
yine benden uzak kalmış!
beni terketmedi, beni bırakıp gitmedi!

bir yanı tura bir yanı yazı,
bir yanı da bana kalmış!
yine ona ne güzel seslendiler...
yine gözü apaçık, gözleri apaçık!
birileri bize çok acı çektirdiler!

(özellikle o kırmızı kırmızı belirttiğim yerleri önceki hayatımda ben yazmış olmalıyım. ne kadar da beni, eski tabiriyle bizi anlatmış. ağlamaklıyım. ağlamadım ama.)

övüneceğim.


'bir an'ı kadraja hapsetmemle birlikte pek çok övgünün, iltifatın muhattabı oldum. bir ara sizinle de birkaçını paylaşcam. fotoğraf çekmenin hayatımdaki ikinci büyük aşk olduğunu farkettim. artık makinamsız şurdan şuraya gitmez oldum. hayata şöyle bakıyorum.
şu yukarıdaki fotoğrafta gördüğünüz gibi işte. iki iltifat aldım diye de hemen büyük sanatçı havalarına girdim. şımardım. ayıp ayıp.
bir de ben bugün çok sinirlendim yine. devianttaydım bir bakıyım kim ne yapmış dedim. bir kazmanın journali takıldı gözüme. deviant ahalisine vermiş veriştirmiş bu kendine cool kardeşimiz. neymiş hergün bir memur maaşı harcayan iki milyarlık fotoğraf makinasıyla gezen adamlar melankolik journal yazıyorlarmış. sanane be adam. sen iki göğüs iki bacağı sanat diye gözümüze sokuyorsun ya. biz sana journalla felan giydiriyor muyuz öyle. ağzımızı bozuyor muyuz. sonra bu kadar mı basit dünyan, "para var huzur var anasını satıyım" bu mu bütün olayın. bütün üyeler bu dibidiği memnun etmeye girmiş devianta sanarsın. bunları kendisine de yorum olarak yazdım. zeka fakiri birşey bulamayınca dedi ki; " sus lan boy fakiri " e bravo dedim. anasınıfı zeka seviyesinde bir tartışma olacak belli ki. ay nasıl sinir oldum.
bu arada kurban bayramına da az kaldı demi. İstanbula gitcem ohhh.
neyse bugüne bu yeter, yarına daha beter. hoşçakalın.

26 Ekim 2009 Pazartesi

...

başım döndü.
saçmaladım.
güldüm, çok güldüm.
çok ağladım.
sarhoştum.
söylememem gereken şeyler söyledim.
çok küfrettim.

dün bunların hepsini yaptım. şimdi çok mutluyum.
bugün makarnamda kıl gördüm. bu çok uzun bir süre makarna yiyemeyeceğime işaret.
haa bak bak noldu bir de. neşenin doğum günü vardı. beni palyaço kılığına soktular. insan palyaço görünce tabi ayağı takılsın düşsün, saçma salak şakalar yapsın istiyor. ama ben gittim o kılıkla bi köşede oturdum. pastamı yedim. diğer arkadaşlar da burnumla felan oynadılar. söz vermiştim neşeye çocukluğundan beri istiyormuş napıyım.
arada bir de birkaç derse girdim. başka da birşey yok. hatırlamıyor da olabilirim.
hoşçakalın . .

edit gelir güldür güldür: eski blogumu takip eden arkadaşlar, bunu da edin artık be! kaç gündür kedi kendime yazıyor gibiyim.

18 Ekim 2009 Pazar

kötü!!

iki gündür iki gözüm iki çeşme çılgınlar gibi ağlıyorum. soracaksınız şimdi zorun ne deli misin ne boksun diye. blogumu okuyan çok sevgili ea muhteşem yorumlarda bulundu çünkü. sıçtı sıvadı resmen. kendisini nezakete davet etmek isterdim fakat çok geç biliyorum. öyleyse, madem blogumu okuyorsun buradan hem çıldırtmak kafayı yedirtmek hem de düşündürmek adına diyorum ki bunca zamandır bu hasım tavırların sebebi nedir ea? damacanalarca maden suyu içsen hazmedemeyeceksin gibi bir halin var. ağız dolusu hakaret etmek istiyorum bir yandan ama bu demek değil ki seni sevmiyorum. bu çok üzülüyorum demek anlamak bu kadar zor mu? adının geçeceği son yazının bu olacağına seni temin ederim.

gittim .

15 Ekim 2009 Perşembe

çok bok

# tekrar eskişehirdeyim çok boktan çok

# otobüste yanıma bir kadın oturdu yanında da 4-5 yaşlarında bir kız. ama kıza bilet almamış başta kucağında oturtuyordu. sonra abla şöyle çantasını çeksin de aramıza otur ablayı da rahatsız etme ama abla şöyle yapsın da böyle yap ablaya de ki... falan diye her işini çocuğun ağzından halletti. bir ara dayanamadım uyuyor numarası yaptım. dönüp bak kızım abla uyumuş sen de uyu dedi. abla demeden duramıyor musun kadın? çıldırdım çıldırdım.

# yurt ortamı şimdiden daralttı. eve çıkcam en kısa zamanda

# okulda durmadan ilkbahara merhaba sonbahara elveda kışa naber partisi felan yapılıyormuş komik bence. ben güldüm

# üniversiteyi rahat bir yer sanan aklıma yanıyım sorumluluk kötü birşey ben haylazlık yapıyım annemler veli toplantısında öğrensin pelin bilgisayarı kapat ders çalış artık desin istiyorum

# noktalama işaretlerine dikkat etmiyorum farkındayım ama karışcak yerlerde kullanırım ÖRN:
kadın doktoru, sordu. kadın, doktoru sordu. [klişe noktalama bilgisi örneği müthiştir]

# çıkıp biraz dolaşcam baybay

13 Ekim 2009 Salı

ooooo istanbul!

nasıl özlemişim be. çıktım istaklali içime teeee ciğerlerime çektim ressssmen. efe yekta sertan deniz duygu merve felan böyle bir sürü adam dolaştık bütün gün. okul ders demediler sürttüler benle valla. yarın gitcem tabi ama şimdi ona moralimi bozmak istemiyorum. birini çok çok fena özlediğimi farkettim. nasıl anlatıyım size. yarın giderken otobüsün camından baktığımda orada bana gülümsüyor olsun istiyorum. bana en uzak sandalyeyi seçmesin artık. ama bunların hiç birini yapmayacak biliyoruz. bugün bana "çoban" desin diye kolundan çeke çeke getirdiğim nezaketten bahsediyoruz çünkü. birşey demedim tamam. içim sıkıldı be gidiyorum.

12 Ekim 2009 Pazartesi

pelin yeniden.

# önceki blogumu takip eden arkadaşlar bilir yeni blog açcam deyip duruyordum. evet o gün bugün. sevdim bunu ne biliym iyi bu ya.
# bugüne geliyor muyuz.
# bugün ben eskişehirden fena halde bunalıp istanbuldaki herkese ben burdan bıktıııııım diye telefonlarda ağlayıp geri döndüm. evet sabah geldim istanbula, çarşamba geri döncem. denizle buluştum dolaştım bol bol. alpini aradım uykulu bi ses geçemem şimdi karşıya takılın yaaaa dedi ve şakkıdanak kapattı telefonu. malumunuz veçhile bir geçmişimiz var, insan biraz nazik olur. ama o alpin. çok konuşmuycam. sinir geldi
# bir de minibüs olayım var. bugün minibüse bindim. eve yaklaşınca müsait bir yerde durur musunuz dedim kibar kibar. şoför incen mi dedi. hayır abi ayaklarımı sallıycam kapıdan. gel de arabanı elinden alan babanla kedi-köpek ilişkisine girme
# neyse yorgunum ben müsadenizle.